İş Güvenliği Kültürü: Davranışlarla İnşa Edilen Bir Değer
Çalışma hayatında iş güvenliğinin sağlanabilmesi için, işletme içinde güçlü bir güvenlik kültürü oluşturulması ve bu kültürün tüm çalışanlara inandırılması gerekir. Bu sürece, öncelikle işletme içindeki bölüm yöneticilerinin ve çalışanların davranışlarını ve tutumlarını gözlemleyerek başlamak en doğru adımdır.
Gözlemlediğiniz mevcut kültürü, oluşturmak istediğiniz hedef iş güvenliği kültürüyle karşılaştırarak bir rapor ve eğitim dosyası hazırlayarak, bunu işverene ve üst yönetime sunmanız son derece önemlidir. Böylece hem mevcut durumu hem de ulaşmak istediğiniz noktayı matematiksel analizler ve somut verilerle ifade ederek güvenlik kültürünü kurma sürecinin ilk adımını atmış olursunuz.
Türkiye’de İş Güvenliğine Bakış Açısı
Ne yazık ki ülkemizde iş güvenliği, genellikle “işi engelleyen”, “zorluk çıkaran” veya “işi yavaşlatan” bir unsur olarak bilinmektedir. İşin yapılması, çoğu zaman her şeyin önünde görülmekte; dolayısıyla iş güvenliği önlemleri, çalışanları korumaya yönelik değil de, işi geciktiren kurallar olarak değerlendirilmektedir.
Bu algının kökenine inildiğinde, karşımıza "düz mantıklı" bir kültür çıkar. Ancak bu kültürü kim oluşturdu?
İşveren mi?
Yöneticiler mi?
Çalışanlar mı?
Yoksa bu, ülke genelinde yaygın olan bir zihniyet mi?
Bu soruların yanıtlarını bulmak, sadece yönetmelik bilgisiyle mümkün değildir. Bu nedenle, iş güvenliği profesyoneli olarak ilk göreviniz, bu soruların cevaplarını işletmenizde gözlem yaparak ve analiz ederek bulmaktır.
Söylemler ve Davranışlar Arasındaki Fark
Bazı işverenler, “İş güvenliğine önem veriyoruz” şeklinde bir algı yaratmak isteyebilir. Ancak uygulamaya geçildiğinde, "İş yürüsün de nasıl olursa olsun" anlayışıyla hareket ediliyorsa, bu çelişki sizin için dikkatle ele alınması gereken bir durumdur. Çünkü güvenlik kültürünün en büyük düşmanlarından biri, söylem ve davranış arasındaki tutarsızlıktır.
Güvenlik Kültürünü Anlatmak Değil, İnandırmak
İş güvenliği uzmanları olarak amacınız sadece bilgi vermek değil, karşınızdakini inandırmak olmalıdır. Çalışanlara ve yöneticilere şu soruların yanıtlarını açıklıkla aktarmalısınız:
“Bu güvenlik önlemini neden alıyoruz?”
“Bu yapılmadığında ne gibi riskler doğar?”
“Bir kaza yaşandığında kim, nasıl etkilenir?”
Bu açıklamaları yaparken amacınız ikna etmek değil, gönülden inandırmak olmalıdır. Gerçek iletişim burada önemlidir.
Açık İletişimin Gücü
İş güvenliği kültürü, etkili iletişim olmadan gelişemez. Ancak her çalışana aynı dili kullanmak yerine, kişinin bilgi seviyesine, deneyimine ve anlayış tarzına göre farklı yaklaşımlar benimsemek gerekir.
Eğer bunu başarırsanız, çalışanlar sizi sadece bir denetleyici değil, onların güvenliğini önemseyen biri olarak görmeye başlar. Bu da güven ortamının oluşmasını sağlar.
Toolbox toplantıları, mola saatlerinde yapılan samimi sohbetler ya da resmi sunumlar; hepsi güvenlik kültürünün tohumlarını atmak için birer fırsattır. Çalışanlara, işin yapılmasını engellemek için değil, işin daha güvenli yapılmasını sağlamak için orada olduğunuzu hissettirmelisiniz. Bu yaklaşım, işveren tarafından da olumlu karşılanacaktır.
Etkili Sunumun Anahtarı: Doğallık
İletişimde samimiyet büyük önem taşır. Elinize bir kâğıt alıp çalışanlara düz bir şekilde metin okumanız, sizi ciddiye almamalarına neden olabilir. Bunun yerine:
Doğal konuşun,
Göz teması kurun,
Onların yaşadığı örneklerden yola çıkarak konuşmalarınızı zenginleştirin.
Bu şekilde iletişiminiz sadece bilgi aktarımı değil, karşılıklı güven ve anlayış üzerine kurulu bir diyaloğa dönüşür. Zamanla çalışanlar yaşadıkları olayları sizinle paylaşmaya başlar. İşte o zaman, iş güvenliği kültürünü gerçekten inşa etmeye başlamışsınız demektir.